Bir zamanlar masallar vardı, hani pembe pembe diziler yok iken, televizyonlarda yayınlanan diziler masalların yerini almamışken..

O zaman masallar çocuklara idi… Pembe hayaller kurdurmak içindi..

Rahmetli babannem beni dizine yatırır ve “bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman üstünde” diye başlardı tatlı tatlı anlatmaya.

Bir varmış, bir yokmuş…

Ne güzel anlardı onlar.. Onun anlattığı masallarla hayal dünyam genişler, pembe düşler kurardım. Keyif ve heyecanla dinlediğimi gördüğünde o da ballandıra ballandıra masala devam ederdi..

Gece ev oturmalarına gittiğimizde eğer çok gürültü yaparsak etrafı sakinleştirmek için komşu teyze “gelin çocuklar size masal anlatayım” dediğinde hemen gürültü patırtı biter, çevresine dizilir ve komşu teyzenin ağzının içine bakardık. O da başlardı hemen..

Bir varmış, bir yokmuş….

Büyüklerimin anlattıkları tüm masalları ezberler, öğretmenimin izni ile son dersin son on dakikasında sınıfta bulunan arkadaşlarıma bildiğim tüm masalları anlatır tefrika haline getirirdim. Onlarda bütün günün getirdiği derslerin ağırlığı ile ellerine başlarına dayar, sıraya dayanır beni tatlı bir rehavetle dinlerlerdi..

Bir varmış, bir yokmuş…

Elbette anlatılan masalların hepsi güzel bir sonla biterdi.. .Mutlaka onlar murada erer biz kerevete çıkardık.. gökten elmalar düşer hatta birisi başımıza bile gelirdi.. Hiç mutsuz sonla biten masal anımsamam.. Hep tatlı bir rehavetin gülücüğü ile kalkardık masalı anlatanların yanlarından..

Masallar küçüklere idi.. onları sakinleştirmek, hatta uyutmak içindi..

Tabi artık devir değişti..

Zaten masalcı teyzeler, büyükanneler de kalmadı, hatta onları dinleyen çocuklar da yok.. Çocuklar artık öyle uyduruk peri padişahı masalları ile tatmin olmuyorlar, onların hayallerinin büyük bölümü teknoloji.. Onlar için ya somut ya da aklın alamayacağı soyut kavramlar olmalı ki dikkatlerini toparlayabilsinler.. Öyle bir varmış bir yokmuşla başlayan masallar, onları dizinin dibinde oturtmaya yetecek sihirli sözcükler olmuyor.. Hele uyutmaya asla yeterli olmuyor..

Şimdilerde masallar televizyonlardan anlatılıyor..

Tek farkla.. Artık küçüklere değil, masallar büyüklere anlatılıyor.. Tabi konu peri padişahı ile başlamıyor…

Elbette, devir değişti.. Konular da değişti..

Artık sadece bir varmış, varmış ama bir bakmışsın ki yok olmuş..

Ya kardeşlik masalları.. Ya teğet geçti hikayeleri.. Yada bol-bol nasihatlar var..

Masalları beğenmeyenler ya hücrelerde, ya ekonomik sıkıntılarda ya da iftiralarda..

En ilginci ise yeni devirde anlatılan bu masallar genelde kötü bitiyor ama bizler karşılarından hala tatlı bir rehavetin acı gülücüğü ile oturakalıyoruz…

Bir de şehitler varki, masalın içinde en gerçek olanı…

Onlar için anlatılan masallar, işte en acısı onlar..

Henüz yirmili yaşlarında masalın kahramanı olduklarını dahi bilemeyen gencecik pırıl pırıl evlatlar.. ..

Onlar ki daha analarının kuzuları, ocaklarının direği, tek evin tek erkeği.. Hangi masalın içinde, hangi karakteri, neden canlandırdıklarını dahi anlayamayan yavrular..

Öyle derin.. Ama çok-çok derin.. gözlerimiz açık öyle bir uykudayız ki canımızı acıtıyorlar.. Gözlerimizden yaş geliyor ama masalın rehaveti üzerimizden bir türlü kalkmıyor.. Hala uyuyoruz…

Bu bitmeyen masallarla hem ağlıyoruz, hem de hala derin, hem de çok derin uykumuza rehavetle devam ediyoruz..

One thought on “Büyüklere Masallar – Mahmure Erten (Özgün Yazı)

  1. Gerçekten çok güzel ve anlamlı bir yazı. Bu ara yaşadıklarımızı özetler nitelikte. Umarım bir an önce uyanır ve bu kabustan kurtuluruz.

Comments are closed.