Evlilik, sabahleyin üstünüz açık uyandığınızda, “yorganı hep üstüne çekiyor” diye kızmak değil, “iyi, gece üşümeden uyuyabilmiş” diye sevinebilmektir. Eşinizin de “eyvah, o üşümüş” diye üzülebilmesidir.

Evlilik, birlikte oyun oynamaktır. Ama birbirine oyun oynamak değil.
Evlilik, dostlar gittiğinde elinizde kalan yegane şeydir. Evlenince dostlar zaten giderler.
Aşksız evlilik, evliliksiz aşkı doğurur.
Evlilik, en şiddetli tartışmaları bile bir buse ile bitirebilmeyi başarmaktır. Bazı başka buseler de en şiddetli tartışmalara yol açabilir.
Evlilikte sağır bir koca ile kör bir kadın mükemmel çift oluşturur.
Evlilik çılgınca birşeydir. Aklınız başınızda değilken evlenirsiniz, evlendiğinizde aklınız başınıza gelir, ama yine de bu çılgınlığı sürdürmeye devam edersiniz.
Evlilikte çiftler turnusol kağıdına benzer. Turnusol kağıdı aside girince başka, baza girince başka renk alır. Evlenen insanlar da tıpkı bunun gibi evlilik ortamında değişir.
Evlilik erkeklerin özgürlükleri, kadınların da mutlulukları üzerine oynadıkları bir kumardır.
Evlilik, eşlerin kendi kendilerine “ben, eşimin hayatına eşlik görevimin dışında ne tür bir anlam katıyorum?” diye sormalarıdır. Siz “Ben, eşimin hayatına ne tür sorunlar katıyorum ve bunları nasıl en aza indiririm?” sorusuyla da başlayabilirsiniz.
Evlilik saksı çiçeğine benzer, sürekli sevgi gösterip sulamazsanız ölür. Taraflardan sadece biri sürekli sulayacak olursa, çiçek sağ kalır, ama sulayan taraf bıktığı anda çiçek ölür. Her iki tarafın da ilişkiye dengeli bir biçimde bakması, yeşertmesi gerekir. Bir çiçeği çok fazla sularsanız da köklerini çürütürsünüz!