Kapkaranlık gecenin koynundan sıyrılıp, güneşin ılık, tatlı sıcaklığının kollarına kendisini nasıl bırakacak diye merak ederek güne başlamak

…Acaba bugün nasıl görünecek? Ya da yaşamın olağan koşuşturması sırasında makyajlı güzelliği kimlere ilham kaynağı olacak? Kimler ona bakarak dertlerinden , sıkıntılarından uzaklaşacak, ya da kimler en ümitsiz olduğu anda onun güzelliği karşısında yeniden tazelenip, içine sıcaklıklar güzellikler doldurabilecek? Ya da bugün nasıl kokacak? Teninde uzak memleket rüzgarları, sesinde gurbet türküleri, saçlarında yedi dağ çiçekleri esintileri mi olacak?

Onu hissedebilmek, anlayabilmek, ona dokunabilmek , ya da gökyüzüne doğru uzanmış yemyeşil kirpiklerini okşamak veya uzaktan bakınca içini dolduran coşkudan kendini bembeyaz bulutlarından mavi sularına atmak … O sularda yüzmek, derinlerine dalarak balıklar, böcekler yakalamak ve onları sonra bu makyajlı kadınla beraber iç içe gönül gönüle yemek.. Boğaziçi’nin kıyılarına sinmiş deniz kızı Eftalya’nın şarkılarını duyarak bir kadeh içindeki meyle kah hüzünlenerek, kah neşelenerek ya da doyumsuz manzaralı tepelerinde dolaşarak bir simit ve bir çayla saçlarının sarısının önce kızıllığa sonra da gözlerinin kömür karasına dönüşmesini izlemek… Gecesi çöktükten sonra bu makyajlı kadının teninde güneyden esen rüzgarların nemini hissetmek… Ya da dar ve köhne sokaklarda birilerinden kaçarken yüksek topuklarının çıkardığı sesten ürken kediler gibi sağa sola bilinmeyenlere mi kaçmak saklanmak… Ya da bahar aylarında açan erguvanlar gibi dudaklarının renginin hiç solmamasını beklemek.. Gece olunca güneşten kalan son ışıltılarla aydınlanan gerdanındaki incilerin sessiz sedasız sabahı beklemelerini izlemek….

Makyajlı kadının yıllardır ruhunda kopan tüm fırtınalara, içinde yaşattığı tüm trajedilere rağmen her gün yeniden, yeni doğan güne merhaba demesi, çevresindeki insanlara hayat kaynağı olması, onun tarif edilemez güzelliği ve büyüsüne esir düşmüş insanların ne kadar zorlukları olsa da ondan vazgeçememeleri..

Yeryüzünde kaç kadın böyle bir tutkuyu hak eder? Ve tüm zorluklarına rağmen kitleleri böylesine peşinden sürükler? Yüzündeki makyaj silinince ortaya çıkan bazen zalim, bazen saf, bazen tutkulu, bazen haşin, bazen ürkütücü, bazen masum bu yüze kim karşı koyabilir? Bu bir tutku.. Tutkunun adı makyajlı kadın.. Ya da herkesin bildiği adıyla İstanbul….

5 thoughts on “Makyajlı Kadın… – Oya Engin (Özgün Yazı)

  1. Makyajla gelen güzellik değilmi şu an dünyanın esiri olduğu!! Herşey yapma herşey suni değil mi ? Bakıyorumda ne kadar uzaklaşmışız doğallıktan sorgulayın kendinizi :))

  2. Makyajsız güzellik kaldı mı dünyada ki ? Şöyle bir bakınca evler arabalar insanlar sokaklar … ne varsa etrafımızda herşey makyajlı değil mi doğalın nasıl olduğunu unuttuk allaha şükür . Herkes kendini bir sorgulasın aceba doğal kargacık burgacık doğal bir elmayı yada eğri büğrü bir salatalığı alırmıyım diye iş böyleyken makyajsız ne insan ne gıda ne şehir … hiç bir şey kalmadı yönetenlerimiz bile öyle değil mi gerçek niyetlerini asla göermiyorsunuz :)) makyajın altı iş işten geçince … görünmeyecek mi…:)))

  3. Ne kadarda şikayet etsek bu makyajlı kadınla yaşamaya ondan vazgeçemiyoruz hele içinde yaşanacak dostların ve arkadaşların varsa uzaklaşmak ne mümkün .Makyajlı yada makyajsız bu güzelligi korumalıyız diye düşünüyorum…..

  4. Makyaj nedir? Ya çirkinlikleri kapatmak, ya da güzel olanın ortaya çıkmasını sağlayarak farkettirmektir.. İstanbul hangi makyajı yapıyordur acaba? Gözleri hüzün kokan sevgili İstanbul..

Comments are closed.